Sanatçı olmakla ya da yaratıcı olmakla hayatın birçok yanını boşvermişlik ne kadar birbiriyle alakalıdır? Stres yapmayın, hemen cevabını
beklediğim bir soru değil. Ancak, bu mevzu çeşitli sanat dallarında böyle
berduş, meczup, garip, yani, bir değişik tipleri gördükçe aklıma takılırdı. Sadece
hayata boşvermişlik değil, aynı zamanda ensesine vurup ağzından lokmasını
alabileceğiniz; suya götürüp, susuz getirebileceğiniz; kolaylıkla kekleyebileceğiniz
bir çeşit çocuksu naiflik de hakiki anlamda sanatçı diyebileceğim insanlarda
gördüğüm ortak yanlardan. Sizi bilmem ama, bu duruma ben ve Abdullah Gül
gerçekten hayret ediyoruz. Midillili halk ressamı Teofilos Hacımihail de, henüz
hayat hikayesini bilmeden evvel, eserlerindeki bu naifliğin çekiciliğine kapıldığım
insanlardan birisi.
![]() |
Teofilos Hacımihail |
Hayatı hakkında bilgi edindikçe daha da
ilgimi çeken, fanilası, siyah püsküllü
garnizon takkesi, yün etek ve çorabı, kırmızı ponponlu deri ayakkabısı ve
kuşağıyla yunan askeri Evzon gibi, hiç yanından ayrılmayan bir kedi ve bir köpekle dağ bayır dolaşan, çınar kovuğunda yazları
geçiren, çoluk çocuğun dalga geçtiği, bir somun ekmek ya da şarap karşılığında
her mekanı tuval olarak kullanabilen bu garibi size anlatmaya çalışayım.
![]() |
Karini'de bulunan, Teofilos'un yazları geçirdiği çınar kovuğu |
![]() |
Karini'deki kahve duvarına çizdiği, silinmeye yüz tutmuş resimler |
1873 yılında Midilli’nin Varia köyünde
doğan Teofilos, daha 18 yaşına basmadan evi barkı bırakıp İzmir’e kaçıyor. O
zamanın İzmir’i, Midillililer için taşı toprağı altın diyerek gidilen bir
kozmopolit şehir. İzmir’de ne varsa, ne olup bitiyorsa, hemen aynısı Midilli’ye
de geliyor. Midilli ve İzmir arasındaki kültürel ve ticari bağlar şimdikinden
çok daha fazla. Orada bir süre kavaslık
yani kapı muhafızlığı yaptıktan sonra, söylentiye göre kanlı bıçaklı bir
mevzudan dolayı oradan da Volos’a kaçıyor. Şimdilerde müzik köyü ile meşhur
Pilio’da on iki yıla yakın kalıyor. Onu koruyup kollayan Giannis Kontos’un evi
ise günümüzde Teofilos müzesi olarak hizmet veriyor. Sonrasında ise tekrar
kendi topraklarına, Midilli’ye dönüyor. Maddi açıdan sıkıntılı bir hayatın
ardından, 1934 yılında, 61 yaşında küflü yemekten zehirlenerek ölüyor.
![]() |
kahveci |
Hayatının dönüm noktası, 1920’li
yıllarda Paris’te yaşayan Midillili sanat eleştirmeni Efstratios Elefteriadis’in
(Teriade) onu keşfetmesi oluyor. Teriade Midilli’ye döndükten sonra, ailesiyle
birlikte Floransalı Mediciler gibi Teofilos’a kol kanat geriyor.
Yiyeceğini, içeceğini, yatacak yerini tedarik ediyor. Karnı doyup altı kuru
olan Teofilos bu altı yıl içerisinde 120’den fazla eser veriyor. Eserleri Paris’te
sergilense de, uluslararası sanat çevrelerince tanınsa da talihsiz Teofilos’un
ömrü sergiyi görmeye ve meşhur olmanın ekmeğini yemeye yetmiyor.
![]() |
Midilli sokaklarında Andy Warholvari Teofilos grafitisi |
Gelgelelim resmine, sanatına. Tam da
adamı anlatıyor ya neyse. Okumuş yazmış biri olmadığından, Teofilos kendi
kendini yetiştirmiş. Ama tabi perspektif ve oranlar pek olmamış, teknik zayıf
kalmış. Tarihi olayların aktarımlarında ve mekanlarda biraz değil bayağı uçmuş,
olduğu gibi değil de kendi farzettiği şekliyle çizmiş. Bu demek değil ki eserleri
yaramaz. Esas değerli olan, kanımca eserlerindeki içtenlik ve özgünlüktür, ki
bir sanat eserinde ilk başta gelmesi gereken şeyler de bunlar olmalıdır. Teknik
bir şekilde halledilir, halledilmese de olur.
![]() |
Erotokritos destanından, Erotokritos ve Arethousa |
Boya niyetine doğadaki bitkileri, bezir
yağı, süt, yumurta gibi maddelerle karıştırarak hazırladığı şeyleri kullanmış.
Formülü de kimseye söylememiş.
![]() |
zeytin hasadı |
![]() |
İstanbul'un fethi |
![]() |
Varia'daki Teofilos Müzesi |
Teofilos’un eserlerini görmek isteyenler
Midilli merkeze çok yakın olan, Varia köyndeki Teofilos müzesini ziyaret
edebilir. Müze Teriade’nin bağışlarıyla 1964 yılında yaptırılmış ve Teofilos’un
eserlerinin yanı sıra, Teriade’nin özel koleksiyonundan tabloları da içinde
barındırır.
BONUS:
1. Reşat Ekrem Koçu'nun Osmangazi'den Atatürk'e 600 yılın tarih panoroması (1955) kitabından ağaç kovuğunda yaşayan Çıplak Osman Dede: 'Hey Murad, dul ananı bana ver!!'
2. Çınar kovuğunu mesken edinenler yazısı, burada
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder